top of page

Tehdit Sistemi: Hayatta Kalma İçin Evrimsel Bir Araç

Psikoloji alanına büyük katkılar getiren Profesör Paul Gilbert, üç ana duygu düzenleme sistemine sahip olduğumuzu ve erken dönem olumsuz deneyimlerin bu sistemler arasında bir dengesizlik yaratabileceğini öne sürmüştür.


Hepimiz duygularımızı bu sistemler arasında geçiş yaparak yönetiriz, ancak çoğu psikolojik zorluk, gerçek ve algılanan tehditleri yönetmek için Tehdit ve Gelişim sistemlerinin aşırı kullanımı (ve Sakinleşme sistemin yetersiz kullanımı) nedeniyle ortaya çıkar. Bu yazıda Tehdit Sistemini ele alacağız.



Paul Gilbert'in oluşturduğu duygusal düzenleyici sistemler
3 Duygusal Düzenleyici Sistem

Tehdit Sistemi 3 Duygusal Düzenleyici sistemlerden bir tanesidir. Tehdit sistemi, hayatta kalmamız için evrimsel olarak geliştirilmiş bir mekanizmadır ve stres hormonları olan kortizol ve adrenalin gibi bileşenleri içerir. Bu sistem, bizi tehditlere karşı uyarmak ve harekete geçmemizi sağlamak için güçlü uyarıcı patlamalar yaratır. Tehdit sistemi, dış dünyadaki sorunlara (örneğin, fiziksel tehditler) ve içsel girdilere (örneğin, hayal gücü, duygular, düşünceler) yanıt verir. Bu girdilere karşı öfke, kaygı, korku veya tiksinti gibi güçlü motive edici duygular yaratır.


Tehdit sisteminin davranışsal sonuçları arasında savaş-kaç tepkisi bulunur. Bu tepki, saldırmamıza veya geri çekilmemize yol açar. Ayrıca, donma veya boyun eğme tepkileri veya kendimize saldırma ve kendimizi eleştirme gibi tepkiler de görülebilir. Tehdit sistemi, binlerce yıl boyunca evrimleşmiş bir mekanizmadır. Daha iyi tehdit sistemine sahip olanlar, genlerini aktarma ve gençlere yardım etme olasılığı daha yüksek olanlardır. Bu nedenle, beynimiz tehditleri çok hızlı bir şekilde algılamak ve bir yanıt oluşturmak için evrimleşmiştir. Enerjimizi ve dikkat kaynaklarımızı, tehdidi ortadan kaldırmaya yönlendirir.


Tehdit sistemi, evrimsel olarak bizi güvende tutmak için şekillenmiştir ve "önce güvenlik" ilkesine dayanır. Amacı, bizi hayatta tutmak için korumaktır. Bu yüzden reaktiftir ve her türlü tehdidi (bazen yanlış olsa bile) tarar ve tespit eder. Araştırmalar, tehdit tabanlı bilgileri işlemeye eğilimli olduğumuzu göstermektedir. Negatif bilgiler, dikkatimizi, düşüncelerimizi ve hafızamızı pozitif bilgilere göre çok daha güçlü bir şekilde çeker. Örneğin azarlanmanın acısını, övgünün sevincinden çok daha güçlü hissederiz. Ayrıca, tehdit tabanlı duygular (korku, öfke, tiksinti), beyin ve bedenlerimizi güçlü bir şekilde organize eder ve kendimizi koruma ve tehdidi ortadan kaldırma motivasyonu sağlar.


Bu, evrimsel açıdan mükemmel bir anlam taşır. Ancak modern zamanlarda, tehdit sisteminin aşırı aktif hale gelmesi, eski anıları unutmaya çalışırken, gelecekteki sorunları çözmeye çalışırken veya tehdit ile tamamen uyumsuz bir şey yapmaya çalışırken oldukça zararlıdır. Tehdit sistemi, durumu ele geçirir ve sorunu çözemediğimizde, kendimiz sorunun kaynağı haline dönüşebiliriz.

Tehdit sistemi, diğer iki sistemle dengelendiğinde, potansiyel tehditlere ve engellere karşı bizi uyarır ve hayatımızı istenen yönde tutmamıza yardımcı olur. Ancak, beynimizin hayal etme ve ruminasyon yeteneği nedeniyle, bu sistemin gerçek bir tehdit olmadan bile çalışmaya devam etmesi mümkündür. Bu, gereksiz yere "tehdit" halinde yaşamamıza neden olabilir ve dünyayı gereksiz yere güvensiz, kaygı verici, yorucu veya bunaltıcı bir yer olarak deneyimlememize yol açabilir. Bu da toksik strese ve çeşitli zihinsel sağlık sorunlarına neden olabilir.


Tehdit sistemi, hayatta kalmamızı sağlamak için önemli bir mekanizma olsa da, modern dünyada bu sistemi nasıl yönetebileceğimizi ve dengeleyebileceğimizi öğrenmek büyük önem taşır. Dengeli bir tehdit sistemi, bizi hem dışsal hem de içsel tehditlere karşı korur ve sağlıklı bir yaşam sürmemizi sağlar.







bottom of page